Günümüzde en çok paylaşılan ve beğeni toplayan şiirleri sizin için derledik. Bütün yazılan şiirler çok değerlidir ancak popülarite bakımından bu şiirler bir adım öne çıktı.
5) Orhan Veli Kanık – İstanbul’u Dinliyorum
İSTANBUL'U DİNLİYORUM
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.
4) Cahit Sıtkı Tarancı – Otuz Beş Yaş
OTUZ BEŞ YAŞ
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
3) Necip Fazıl Kısakürek – Kaldırımlar
Kaldırımlar
|
2) Mevlana- Etme
ETME
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme. Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı? Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme. Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru. Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme. Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için... Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme. Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi, Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme. Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan. Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme. Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan. Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme. Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer; Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme. Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi, Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme. Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize, O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme. Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle. Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme. Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı. Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme. İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil. Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme |
1) Attila İlhan – Ben Sana Mecburum
BEN SANA MECBURUM
Ben sana mecburum
bilemezsin
Adını mıh gibi
aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor
gözlerin
Ben sana mecburum
bilemezsin
İçimi seninle
ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara
hazırlanıyor
Bu şehir o eski
İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar
parçalanıyor
Sokak lambaları
birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur
kokusu
Ben sana mecburum sen
yoksun.
Sevmek kimi zaman
rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü
ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında
yaşamaktan
Kimi zaman ellerini
kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır
yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa
kimi zaman
Arkasında yalnızlığın
hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir
gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir
cuma çalıyor
Durup köşe başında
deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış
bir gök getirsem
Haftalar ellerimde
ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen
yoksun.
Belki haziran da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor
kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor
ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de
uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın
tüylerin ürperiyor
Belki körsün
kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını
götürüyor
Ne vakit bir yaşamak
düşünsem
Bu kurtlar sofrasında
belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak
düşünsem
Sus deyip adınla
başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor
gizli denizlerin
Hayır başka türlü
olmayacak
Ben sana mecburum
bilemezsin.